Feeds:
Yazılar
Yorumlar

Mana

Mehmet Akif, Baytar Mektebinde müdür muavini olarak çalıştığı bir dönemde, muhasebeden gelen bir yazıyı anlaya­maz. Yazıyı kaleme alan Salih Efendiyi aratarak yazıda ne demek istediğini sorar:

Salih Efendi, “İki türlü mana çıksın diye böyle yazdık efendim” cevabını verince, Akif dayanamaz ve:

“Hayret doğrusu,” der. “Biz birini bile çıkartamadık.”

bisiklet_is

Sedef Çiçeği

sedefcicegiSEDEF ÇİÇEĞİ
Mahkeme salonunda, seksen yaşlarındaki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı. Adam inatçı bakışlarla, suskun ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözlerini ve bitkin bakışlarını süzüyordu. Hakim tok sesiyle, yaşlı kadına:
– Anlat teyze, neden boşanmak istiyorsun?
– Yaşlı kadın, derin bir nefes çektikten sonra ba-şörtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı.
– Bu herifin ettiği, yetti gayri. Elli yıldır bezdirdi hayattan… Boşanmak istiyorum…
Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu mahkeme salonunda… Sessizlik, bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu. Kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı birlikte yaşanmış elli yılın ardından? Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı… Kadın neler diyecekti? Herkes, onu dinliyordu. Yaşlı kadının gözleri doldu ve devam etti: Okumaya Devam »

EVLİLİK ve MUTLULUK

Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk ay­larında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değil­lerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa da, evlenme­den önce sık sık birbirlerini çok sevdiklerine dair ne kadar da dil dökmüşlerdi. Ama şimdilerde, küçük bir söz, ufak bir hadise aralarında orta çaplı bir kavganın çıkmasına yetiyordu.

Bir akşam oturup, ilişkilerini gözden geçirmeye karar verdiler. Her ikisi de, boşanmayı istememekle beraber, işlerin böyle gitmeyeceğinin farkındaydılar.

Erkek, “Aklıma bir fikir geldi” dedi. Okumaya Devam »

Ders

Talebelerden biri Sokrat’a sormuş:

“Herkese güzel konuşma dersleri verdiğin ve onlara hi­tabet sanatını öğrettiğin halde, niçin sen de çıkıp bir konuş­ma yapmıyorsun?”

“Evlat”, demiş Sokrat.

“Bileytaşı keskin değildir amma en sert demiri bile keskin eder.”

Neyzen Tevfik

Tanıdıklardan biri, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen Tevfik’e göstererek fikrini sorar:

Neyzen beğenmediğini ifade edince, adam:

“İyi ama” der. “Siz hiç roman yazmadınız ki!”

Neyzen Tevfik şu cevabı verir:

“Ben yumurtanın tazesini bayatını da iyi anlarım. Ama bugüne kadar hiç yumurtlamadım!”

Özlü Sözler

Adam savaşmakla çetin er sayılmaz, öfkelendiği zaman kendini tutabilendir çetin. – Mevlana

Özlü Sözler

Ramazan bitti ama okuduğum bu güzel sözü sizlerle paylaşmak istedim. Seneye de ramazanla buluşabilmek dilegiyle.

“Açlık, ilaçların padişahıdır. Hekimler niye perhiz verir düşünsene.

-Mevlana”

Yılmaz Özdil Yazıları

Evet sevgili okurlar, sitedeki tüm “Yılmaz Özdil” yazıları kaldırıldı…

Severek okuduğum, beğendiğim ve paylaştığım yazıların kaldırılması için özeti aşağıdaki gibi olan bir yazı geldi.

“…bağlantısı verilen sayfada, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümlerince eser niteliğinde olan ve bütün hakları müvekkilimize ait olan içeriklerin izinsiz olarak paylaşıldığı tespit edilmiştir.”

Güzel yazılar sitesi, adından da belli olduğu gibi sadece güzel yazıların bir ortamda paylaşımını, okunmasını sağlamak üzere oluşturulmuş bir sitedir, amacı para kazancı üzerine kurulmuş bir site değildir. Her satır arasında bir reklam bulamazsınız, hatta hiç reklam yoktur 🙂
Yazarın paylaşılan tüm yazıların da kaynak gösterilmesine rağmen ve de özellikle yazıları okumak isteyenlerin yazarın yazılarını bedava gazetenin sitesinden okuyabildiği bir medya ortamı varken bu yasaklamaların amacını anlayamıyorum.

Hele ki yazıları paylaşım nedenimiz Yılmaz Özdil’in yazılarının gerçekten daha çok kişinin okumasını sağlamakken…
‘…bir gazeteden daha fazlamı okunmayı sağlayacaksın’ diyenleriniz olabilir ama bir de şöyle düşünün ; belki siteme girip gözü o yazılara takılıp okuyunca beğenen bir kişi bile olsa bu bir kazançtır.

Yılmaz beyin kendi yazılarının paylaşımına yasak getireceğini düşünmüyorum ama bir medya ortamında çalıştığınız kurumun kurallarına bağlı kalmanız bazı zorlukları da eminim getiriyordur.

Bu nedenle, Yılmaz bey’in yazılarına, Hürpass denilen yazıların okunmasını engellemek için konmuş gibi duran duvarı aşıp erişebilirseniz sizlere keyifli okumalar dilerim, aşağıdaki gazete link’inden ulaşabilirsiniz.

http://sosyal.hurriyet.com.tr/Profil/74/yilmaz-ozdil

Bilgilerinize…

Anlayana…

“Sahip olduğunuz tek şey bir çekiçse,herkesi çivi olarak görürsünüz. -Abraham Maslow”

Tavşan Kardeş

aslanOrmanlar kralı aslanın bir gün canı çok sıkılmış. Tilkiyi çağırmış. “Tilki kardeş benim canım çok sıkıldı.” demiş.

Tilki beş saniye düşünmüş sonra “Haşmetmeab! Tavşanı çağıralım, alakasız bir şey isteriz, nasıl olsa yoktur, döversiniz. Sıkıntınız geçer, eğlenirsiniz.” demiş (her şirketin bir tilkisi muhakkak vardır).

Aslan, tavşanı çağırtmış, tavşan hoplaya zıplaya gelmiş, “Buyrun, haşmetmeab beni istemişsiniz.” demiş. “Nerede senin şapkan?” diye sormuş aslan. Okumaya Devam »

Hoşgeldin

Hoşgeldin

Mutlu ve insanca bir yıl geçirmek dilegiyle 😉

Kahve Çekirdeği…

Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş.
“Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum” demiş.
Mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen delikanlı “Olur” demiş çekine çekine.
Baba, ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş, hepsini suyla doldurup üçünün de altını yakmış.
“Şimdi, istediğim her şeyden iki tane vereceksin bana” demiş oğluna.
Sırasıyla havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği istemiş… Oğlu hepsinden ikişer tane vermiş babasına.
Adam iki havucu birinci kaba, iki yumurtayı ikinci kaba ve iki kavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba koymuş.
Her üçünü de yirmi dakika süreyle kaynatmış.

Daha sonra kapları indirip yemek masasına buyur etmiş oğlunu.
Yemek masasında üç tabak duruyormuş.
Kaplarda kaynayan havuçları, yumurtaları ve kahve çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara yerleştirmiş.
Sonra oğluna dönüp sormuş: “Ne görüyorsun?” Okumaya Devam »

“TemelAksoy.com…

“TemelAksoy.com Sitesinden;”

IBM’in kurucusu Tom Watson, IBM’i kurduğu ilk yıllarda, “başarılı çalışmalara imza atmak için yapılan hata oranını ikiye katlamak gerektiğini” söylemişti. Watson’nun kendisine bağlı bir yöneticisinin, on milyon dolara mal olan bir hatası karşısında “Hata yapan yöneticimi işten atacak kadar zengin değilim. Her hata bir tecrübedir. Biz de bu kez on milyon dolarlık bir ders aldık.” demesi kurumsal dünyada kulaktan kulağa yayılmış bir efsanedir.

Elinizden gelenin en iyisini yaptığınızı düşünün.
Düşünün ki gerçekten kendinizi vererek hatta üstün gayret sarf edip çalıştınız ama bu işin sonuçlarından faydalananlar (iş hayatında üstleriniz ya da özel hayatınızda sevdikleriniz) bu çabanız hakkında hiçbir şey söylemiyorlar. Sanki yaptıklarınızı kimse fark etmiyor hissine kapılıyorsunuz.

Kendinizi nasıl hissederdiniz?

Yaptığımız iş, ister büyük ister küçük ister önemli isterse önemsiz olsun, hepimiz sarf ettiğimiz çabanın görülmesini, fark edilmesini isteriz. Okumaya Devam »