Hiçliğin Varlığı
Elif Şafak
3 Şubat 2013
Neyzen Tevfik, ruhu şad toprağı bol olsun, bu diyarlardan gelip geçmiş, en renkli ve sivri dilli, içi dışı aynı ve kimselere zerrece benzemez kişiliklerden biriydi. “Hiçoğlu hiç” idi. Kalendermeşrep idi. Rakı-baz, kelam-baz, aşk-baz, can-baz idi. Kendi canıyla oynayanlar, kendi tüylerini yolanlar kavminden… Hem veli hem deli; kâinatin meraklı ve haylaz öğrencisi, aynı zamanda üstat idi. Onu uzaktan damgalamak, yargılamak, an-la-ma-mak ne kadar kolaydı. Halbuki tanıyanların gönlünde yer edinmişti. Atatürk’ten Mehmet Akif’e ne çok şahsiyeti etkilemişti o hem berrak hem taşkın enerjisi.
Şairin çok sevdiğim bir fotoğrafı var; meşhur bir kare: Boynunda, üzerinde “HİÇ” yazan bir tabelayla bakar kameraya. Meydan okur adeta. Kaçımız yanaşırız bugün buna? Kaçımız varız “hiç” olmaya? Filanca ya da falanca değil, şu rütbede veya bu şöhrette değil, sadece ve öylesine bir toz zerresi olarak dolanmaya? (daha&helliip;)