Kumdan bir kale düşünün. Çevresine güzel su kanalları yapmış, hendekler kazmışsınız.
Yalnız öyle bir yere inşa etmişsiniz ki kalenizi, dalgalar güçlendikçe önce su kanalları doluyor, sonra heybetli surlarınız tuzlu suyun ellerinde giderek erimeye başlıyor.
Sizse elinizde küçük plastik kovanız, sahilden topladığınız kuru kumlarla surları onarmaya çalışıyorsunuz. Yaptığınız yamalar, bir sonraki dalganın darbesiyle çirkin şekiller almaya başlıyor.
Küçük plastik kovanızla habire koşturup duruyorsunuz. Kan, ter ve panik içinde!..
O kadar odaklanmışsınız ki “onarmaya”, bu yıkımın artık sizin kontrolünüzde olmadığını göremiyorsunuz.
Oysa bir dursanız, durup da yukarıdan baksanız kaleye, çamur haline gelmiş surlara ve dalgalara; onarmaya harcadığınız sürede yepyeni bir kale inşa edilebileceğini göreceksiniz. Denizin biraz ötesinde, yeni bir başlangıç yapabileceksiniz.
Yaşam da birçoğumuz için böyle geçip gidiyor.
Katlanamadığımız bir işimiz, sevmediğimiz bir çalışma ortamımız ya da gururumuzu inciten bir yöneticimiz oluyor bazen.
“Alışmaya” çalışıyoruz. İncinen yerlerimize her gün küçük yamalar dikiyoruz.
Ertesi gün sökülüyor yamalarımız, yara bere içinde, delik deşik, yorgun argın dönüyoruz evlerimize. “İşimi sevmiyorum ama dayanmak zorundayım!” diyoruz. Her şeyi bırakıp düşlerimizin peşinden gitmek, bir lüksmüş, şımarıklıkmış gibi görünüyor gözümüze. Öyle ki utanıyoruz da bazen, gitme düşlerimizden!
Parasal anlamda risk alalım ya da almayalım; “Çevrem ne der? Yıllardır çalışıp aldığım terfilerim ne olur?” kaygılarımız, hırslarımızdan ve profesyonel (!) değerlerimizden vazgeçemeyişimiz ve daha birçok neden bile bizi yeni başlangıçlardan alıkoyabiliyor.
Aynı durum ilişkiler için de, bitmiş ama süregelen evlilikler için de, hani o hep gidip yerleşmek istediğimiz huzur dolu sahil kasabası için de geçerli; değil mi?
Bazen bir şeyi onarmak için, önce tamamen yıkmak gerekmez mi?
Hayatınızdaki bazı kumdan kaleler, denize karışmayı çoktan hak etmedi mi?
Yazar : Deniz Yalım Kadıoğlu
yıkıp yeniden başlamak…
bir şeyi yapmak cok zor ama yıkmak cok kolay:
yapılacak bir şeyler varsa denenmelidir:
denendikten sonra olmuyorsa yıkılmalı:
bazen yıkıp unutmak için tertemiz bi sayfa açmak gerekir …..
keşke yıkmak o kadar kolay olsaydı
Bazen bir şeyi onarmak için, önce tamamen yıkmak gerekmez
inşa ettigim yer yanlış olabilir ama daha güclü materyal veya elementler kullanırsam denizden biraz daha uzak kuru bi zemine yapmak yerine denize daha yakın olan kumdan kalemde daha mutlu olmazmıyım ?
yıkmak çozum degıl kı onemlı olan yıkmadan onarmak bunu basara bılen zaten hayatdan en buyuk hedıyesını almıs olucak ama yıne guzel bır yazı.:)
dediklerinizi ben birkaç yıl önce aynen yaptım sevmediğim işimden ayrılıp sahil kasabasına yerleştim ama gene mutlu olamadım. kimseye tavsiye etmem
bence yanlış bi yazı mantıksız anlatmak istediği 2 planda kalmış bence
vazgeçmeyi bilmek gerek
herşekilde yıkılacaktır insan nasılsa en azından bunu kendi yıkp yeniden başlamak….
anlayan anlar anlayacağını
duruma göre değişir yıkmak emek yıkmak mı yoksa çöpe atmakmı birseyleri tamir etmek hayattır. Bu kadar zor olan şey içinde olmak dışın dayken zaten umursamayız.bence hızlı gözlemleyip emnıyetli yaşamak.
[…] Küçük plastik kovanızla habire koşturup duruyorsunuz. Kan, ter ve panik içinde!.. (more…) […]
keşke herşey şu siteye yazıldığı kadar basit olsaydı. evet yeni bir başlangıç yapmak hiçbir zaman hiç kimse için geç değildir ama birde yapabileceğimiz bir başlangıç varmı diyede düşünmek lazım
Her zaman vardir, kendine guvendigin surece…
Kesinlikle…
Silbastan baslamak gerek bazen, hayati sifirlamak…
.
Yıkmayı göze almak bir anlamda yeniden doğmayı kabul etmektir. Bilmediğin bir varoluşa tekrar gözlerini açmak; bu sanırım her babayiğidin göze alabileceği bir şey değil.
Taş yerinde ağardır yuvarlanan taş yosun tutmaz hayatta kısadır fazla yuvarlanmaya gelmez☺