Herkesin içinde sabırlı bir tohum gibi kendi kozasında saklı duran bir aşk yatar, bir gün bir güneş parlar, bir yağmur düşer ve tohumun çatlayıp çiçekler açtığını, ruhumuzun rengarenk bir ağaç gibi rüzgarlarla dans ettigini görürsünüz.
Sonra(…)
O rüzgarlarla dans eden çiçekler, bazen manasız kaprislerle, yanlış anlamalarla, hoyrat fırtınalarla örselenip, yeniden insan ruhuna dökülür ve bu kez acının tohumları olur aşkın çiçekleri. Zakkum yeşili çiçekler halinde büyüyüp, içinizi yakıp kavurur.
Aşka lanet eder, unutmaya çalışır, acıyı öldürebilmek için aşkıda öldürmeye uğraşırsınız. Ve “unuttukça bir şeyler eksilir” sizden. Acıdan kurtulabilmek için eksilmeye bile razı gelirsiniz(…)
Zamanla, hayatın geniş bir bahçe olduğunu, yalnızca sevincin ya da yalnızca acının çiçeklerini değil, kaçınılmaz olarak hepsini birden içinde barındırdığını, çiçeklerin bir kısmından vazgeçmenin bahçenin bütününden vazgeçmek olduğunu anlar, bahçeyi bütünüyle seversiniz…
AHMET ALTAN
cok guzel … insan sevmekten hic bir zaman vaz gecmez
En olmaza bile varılan
aşk, aşksızlıktan iyidir.
aşk yaşandıkça güzeldir. çok derin bir yara açmasına rağmen yine de yaşamak istersiniz
aşkı yasamayı istemek belki hayatta istenilen en kolay konudur ama yasayabilmek olayın en zor kısmıdır. bazen sevmek istesen de karsına sevgine layık birisinin cıkmaması en zor histir. sevmek istersin belki ama kimi sevecegini bilmezsin. sevdiğini sandığın kişilerden de bir zaman sonra emin olamazsın. askı yasamaya hazırken asık olacak kimsenin olmadığı bir yerdeyim belki de. belki asık olunacak cok kişi varken ben onlardan uzaktayım.. ya asık olunacak biri yok ya da benim yakınımda yok…
güzel